13 Haziran 2018 Çarşamba

Biz nasıl büyüdük aniden?


Habersizce her şeyden ayan bir gün daha...
Herkes için doğacağına emin olduğumuz güneş yer yer göstermemiş yüzünü. Gene habersiziz.

Galata semalarında salınırken akşamüstü; ılık ve aydınlık hava eşlik ediyordu. Sanki esintinin uğultusunda saklı bir feryat hatta bir ağıt duyuramıyordu kendini. 
Telefon, 
ardından ölüm,
donduk.
Gün bitti.
Galata semaları geri döndürdü yolumuzdan, akşamüstü hiç olmadığı kadar zifir, ılık değil esinti öfkesini bizden çıkarır gibi. Anlayamıyoruz, bu denli yabancı olduğumuz bir kelime neler yapıyor bize. 
     Böyle haberler verilmezdi çocuklara, ölüm aramazdı onları. Biz yalnızca üç ekmek bir de süt almak için açardık telefonları. Yanılmıştık, büyüdük.
Biz nasıl mı büyüdük?
Ölümü bir evde otururken gördük önce sonra buzdan beter soğuk sesler duyduk telefonlarda, akamadı hiçbir gözyaşı kor oldu yüreğin ateşiyle belki seline karıştı. Boğazımızda o yumruyu hissettiğimiz ilk anda biz büyüdük; eve üç ekmek bir de acı haber götürdük o gün.

Çocuk babasının yaşında şimdi, bizlerse birer soluk etrafında. Çocuk kalamazmış hiçbir beden, ufak da olsa yüreğimiz acıdan, belki öfkeden ama belli ki çaresizlikten sığamazmış göğüsümüze.
Şimdi çalan telefonlardan korkmak yerine mutlulukla karartıyoruz günleri, kırmıyoruz hiçbir kalbi ve koparmıyoruz dalında güzel hiçbir çiçeği.
                                                                      
                           "Ölüm! Kaçınılmaz sonuç, o soğuk kelime."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder